Başarılı İnsanlar Derece İçin Yarışmaz
Yaşamak bir eylemdir. Her alanda görev bilinci ile gereken yapılırken beyini yormamak, analitik düşünceyi her alana yetecek kadar kullanmak gerekiyordu. Hayat bir gerçek olarak her an önümüzde duruyordu, bozulan bir musluk dahi olsa…
Çoğu zaman önümüzde biriken işleri görmezden geliriz. Evde bozuk, damlayan musluğu, işim var bahanesiyle aylar geçer ihmal ederiz. Görmeyiz, o tarafa bakmayız, bize kendini hatırlatmasın diye. Ama musluk arızalıdır, gerçektir ve görmesek de beynimizin bir tarafında kendini bize hissettirir. Aslında bir gerçek daha vardır; insanoğlu az ya da çok tembelliğe meyleder.
Musluk tamiri bir eylemdir. Eriniriz kalkıp tamir etmekten veya tamirci çağırıp tamir ettirmekten. Ama bir de güç bulup kalkışırsak tamirine, sonunda beynimizi kemiren bir gerçek düzeltilmiş olacaktır. Hem beynimizi kemiren olay bitmiş hem de bu eylemi yapmanın verdiği hazzı tatmış oluruz.
Yıllar önce Tıp eğitimime başladığım zaman çok iyi bir doktor olmak isteğim vardı. İsteğim o kadar çoktu ki, dersleri tam anlamak, daha çok öğrenmek için sanki acelem varmış gibi kendimi yıpratıyordum. İlk iki yıl o kadar yıprattım ki, 2. sınıfın ortalarında iflas ettim. Artık neredeyse hiç çalışamıyordum. Nereden başlayacağımı, nasıl yapacağımı bilemez olmuştum. Artık notlarım hızla düşüyordu. Böyle devam edersem kalabilirdim. Ama yine de o kadar iyi bir alt yapım vardı ki, önceki bilgilerim ve derslerde dinlediklerimle idare edebildim. Sınıfı geçtim, ama hiç hoşuma gitmeyecek notlarla.
Ortada bir gerçek vardı. Tıp ikinci sınıf öğrencisine verilmesi gereken program. Bu program yıllarca denenmiş, hem de en eski, en güçlü İstanbul Tıp Fakültesi gibi bir fakültede uygulanıyordu. Bu programı başaran kişiler tıp yolunda bir sınıf daha atlayacaktı. İkinci bir gerçek de geçme notu. Sınıf geçme notu 60 idi. Yani bu programı bitirip, 60 ve üstü alan öğrenciler tıp fakültesinin ikinci sınıfını başarı ile bitirmiş olacaktı.
Ben ne yapıyordum. Gerçekleri görmeden, önümde yığılan programı hazmetmek yerine, daha iyi olmak için neler yapabileceğimi düşünüyordum. Düşündükçe yoruluyordum. Yoruldukça dağılıyor, bırakın daha iyi şeyleri öğrenmeyi, mevcut programı anlayamaz oluyordum. Günlük çalışmam gereken şeyleri, daha iyi şeyler yapmak uğruna erteliyordum. Aslında gerçek önümde duruyordu. Ondan kaçıp etrafında dolaşıyordum.
Geçme notu 60 idi. Gerçek buydu, 90-100 almam iyi olurdu ama yoluma başarılı bir şekilde devam etmem için 60 yeterliydi. Bu gerçeği de görmemek 90 alayım derken beni 60’tan da edebilecekti.
Benim gibi idealleri ve hırsı olan bir kişi için çok travmatik bir yıl olmuştu. Yıllarca unutamadığım, hala zaman zaman geceleri kabusa dönen bir yıl. Yaz tatilinde iyi dinlendim, hep düşündüm. Neyi yanlış yapıyordum. Kafamda yeni çalışma modelleri oluşuyordu. Bu arada çok başarılı olan arkadaşlarımla konuşuyor, biyografi kitaplarında başarı hikayeleri okuyordum.
Önüme bir gerçek çıkıyordu. Başarılı insanlar hiçbir zaman derece veya olağanüstü başarılar için çalışmıyorlardı. Okul birincileri tanıdıklarım, hiçbir zaman okul birincisi olmak için çalışmadıklarını ifade ediyorlardı.
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!